19 Temmuz 2014 Cumartesi

Azap Lauren Kate


                                                                                   


 
Cennetten kovulan bir melek olan erkek arkadaşı Daniel' dan ayrı kalan Luce için hayat cehennem azabından farksızdır. Birbirlerine kavuşmaları sonsuzluk kadar uzun sürmüştür ancak Daniel ona gitmek zorunda olduğunu söyler.
   Daniel Luce'u öldürmek isteyen ölümsüzleri - Sürgünleri - yakalayana dek geri dönmeyecektir. Luce'u Kalifornia'nın kayalık kıyı şeridindeki bir okula, sıra dışı yeteneklere sahip öğrencilerin, düşen meleklerin ve insanların çocukları olan Nefilimlerin bulunduğu Shoreline'a gizler.
    Shoreline'da Luce gölgelerin ne olduğunu ve onları önceki hayatlarına açılan bir pencere olarak nasıl kullanacağını öğrenir. Luce kendisini geliştirdikçe, Daniel'ın ona her şeyi anlatmadığına dair şüphe duymaya başlar. Daniel ondan bir şeyler gizlemektedir… Tehlikeli bir şeyler.
   Ya Daniel'ın çizdiği geçmiş tam olarak doğru değilse? Ya Luce'un başka biriyle birlikte olması gerekiyorsa?
 
                              **********************


   Kitabı geçen hafta bitirdim ama yazamadım.Aslında kitap beni hala çok sarmadı, ama merak ediyorum acaba ne olacak diye.  Herkes Luce'un peşindedir sürgünler her yerde onu arıyor ve öldürmek istiyor çünkü ilk kez Luce'un laneti bozuldu ve 17 yaşında ölmedi. Şansa bakın ki lanet onu öldürmesede şimdi bütün herkes peşinde. Luce ve Daniel ise tam birbirlerine kavuştuklarında ayrılmak zorunda kalıyorlar çünkü Luce Sword Crossta güvenli değildir. 
    Cam ve Daniel Luce'u korumak için 18 günlük bir ateşkes imzalıyor (bu iki düşman aslında arkadaş olsalar çok güzel olabilir) ve Luce' u Kaliforniya'nın kıyı şeridindeki bir okula gönderiyor tam da Luce Sword&Cross' a alışmaya başlamışken. Luce oraya gittiğinde oda arkadaşı ona çok soğuk davranır.Meğersem o Daniel' ın eski sevgiliymiş ama bir süre sonra Luce'u sevmeye başlar ve çok yakın arkadaş olurlar.
       Bu sırada Daniel arada sırada okula uğrar ama Luce'la araları soğuktur ona geçmişleri hakkında hiç bir şey anlatmaz, ve Luce' ta kendi kendine öğrenmeye karar verir.
Gölgelerin ne olduğunu ve ne işe yaradığını keşfetmeye başlar. Gölgelerin onun Daniel'la olan geçmişine ışık tutabileceğini öğrenen Luce bu fırsatı kaçırmaz. Daniel' la araları git gide açılırken Luce, aralarındaki  lanet olmasa hala birbirlerine aşık olup olmayacaklarını merak eder aşklarının sadece lanetten ibaret olmadığını bilmeye ihtiyacı vardır.
   Artık olaylar iyice karışmaya başlıyor. Daha fazla anlatmak istemiyorum bu sefer çok fazla spoiler verdim. İyi okumalar :)

You're worth everything

                     
                                
Cam ona baktı.'' O öldü, Luce. Puf oldu. Gitti.''
''Bir şey değil.''
Luce arkasını döndü. ''Ne için?''
Cam sırıtarak gaza bastı. 
''Hayatını kurtardığım için.''


''Bir dakika, eğer bu Sürgünler, Cennet ya da Cehennem'den değillerse, kimin tarafındalar?'' dedi Luce.
''Sürgünler mide bulandırıcı bir gri tonu gibidirler. Hala fark etmediysen, dışarıda benden daha kötü şeyler var.''











Onu bulabilecek miydi ?
Şüphesiz.
Onu kurtarabilecek miydi?
Her zaman.

                                               
                                              
''İyi misin?'' diye fısıldadı Daniel, sesi yumuşak, dudakları ona çok yakındı.
''Evet'' dedi Luce, kanatlarının çarpışını hissedebiliyordu.
''Beni yakaladın.''
''Düşersen,seni her zaman yakalarım''



                                                                                                                                                                               
                   
                             ''Gitmek zorundayım.'' dedi Daniel.
                             ''Burada olmamalıydım ama                                              senden uzak kalamıyorum.
                                Senin için endişeleniyorum. 
                         Seni seviyorum, ve bu çok acıtıyor.''

17 Temmuz 2014 Perşembe

Mekanik Melek Cassandra Clare


     On altı yaşındaki Tessa Gray, ağabeyini bulmak için okyanusu aşıp Kraliçe Viktoryanın hükmü altındaki İngiltereye geldiğinde, onu korkunç bir sır bekliyordu. Londranın Aşağıdünyasının ıssız sokaklarını vampirler, büyücüler ve diğer doğaüstü yaratıklar ele geçirmişti. Kaosun yerine düzen getirmekse yalnızca Gölgeavcılarına, kendilerini dünyayı iblislerden kurtarmaya adamış savaşçılara düşüyordu.
    Pandemonium Kulübünde çalışan Kara Kardeşler tarafından kaçırılan Tessa, sonunda kendisinin de bir Aşağıdünyalı olduğunu öğrenecekti. Üstelik ender bulunan bir yeteneğe sahipti.İstediği zaman bir başkasına dönüşebiliyordu. Kulübün kendini sır gibi saklayan yöneticisi Magister'ın niyeti ise, Tessayı                                                                              ve gücünü ele geçirmekti.

                                                                                *************************


  İlk kitabını alıp 2. kitabını hiç bir yerde bulamadığım güzel kitap. Kitabın konusu ölümcül oyuncaklar serisine ne kadar benzese de Tessa ve Will' i çok sevdim. Tessa abisini bulmak için İngiltere'ye gelir, fakat geldiğinde Kara Kardeşler tarafından kaçırılır. Bu sırada Tessa hiç bilmediği bir yeteneğini keşfeder ve yeteneğini kara kardeşlerin ona eziyet gibi gelen çalışmaları sayesinde geliştirir.
 Vee işte beklenen an, bir gece Will (yeni bad boy'umuz hayırlı olsun) gelip Tessa'yı o yerden kaçırır ve Tessa artık kendini vampirler büyücüler ve diğer doğaüstü yaratıkların dünyasında bulur yani Aşağıdünya'da. Tessa gücünü ele geçirmek isteyen Magister'dan kaçmak zorundadır ve çareyi Gölgeavcıları'nın Enstitü'süne sığınmakta bulur. Cassandra Clare yine bir aşk üçgeni yapıp Tessa'yı James'le Will arasında bırakır. Spoiler vermek istemiyorum ama Will ve Tessa arasındaki çekim inkar edilemez. Tessa orada Jessamine ile tanışır ilk başta kesin yeni Isabelle'miz ( kickass, cesur, sevilesi bir karakter ) geliyor dedim ama Jessamine tam tersi bir kişilik çıktı; gölgeavcısı olmaktan nefret eden, normal bir kız olup evlenmek, sıkıcı sıkıcı işler sürdürmek isteyen bir kız.
  
 Bu paranormal aşk hikayesini beğeneceğinize eminim. Cassanda Clare ölümcül oyuncaklarda tanıyıp aşık olduğumuz Jace 'i kitabın küçük bir bölümüne katmış ve sadece onu değil Magnus Bane' yi de :D. Kitabı okumanızı tavsiye ederim ve 2. kitabı nerede bulabileceğimi bilen varsa lütfen bana haber versin :)) 
                                   
Tessa Gray



'' İyi işti Herondale, binayın ateşe vermek senin fikrin miydi ?'' dedi Gabriel. İyi ki senin pisliğini temizlemek için oradaydık yoksa bütün plan ve senin ünün mahvolmuştu.''
'' Ünümün hala sağlam olduğunu mu ima ediyorsun ?'' dedi Will alaycı bir sesle. 
'' Bir şeyleri yanlış yapıyor olmalıyım.
Ya da bir şeyleri yanlış yapmıyor olmalıyım.''
Arabanın yan tarafına vurdu.
''Thomas! Bizi en yakın geneleve götür! Birkaç skandal yaratmam gerek.''


'' Biliyor musun.'' dedi Gabriel. '' Arkadaş olabileceğimizi düşündüğüm zamanlar
 olmuştu. Will.''
'' Bende kendimi bir kere gelincik zannetmiştim.'' dedi Will. '' Ama afyon yüzündenmiş. Öyle bir etkisi olduğunu biliyor muydun ? Ben bilmiyordum.''


Camille Jem'e bakmaya bile zahmet etmeden geçip gitti. Will de hemen arkasındaydı. ''Hiç bir şey kokmuyor diye fısıldadı Jem'e. Jem huzursuz oldu.
''Onu kokluyor muydun?''
Bu söz bir sonraki kapının önünde onları bekleyen Camille'nin başını çevirip
gülümsemesine yol açtı.
'' Konuştuğunuz her şeyi duyduğumun farkındasınız değil mi?''

Clockwork Princess


'' Kumar oynamayı reddetmem dikkat çekerdi.''
Charlotte'un yüzünde azarlayan bir ifade belirdi. '' Yine de Will kazandığın para delil sayılır. Onu Klave' ye vermeliydin.
'' Alkole harcadım.'' 
''Will!''
Will omuz silkti. ''Zaafları sömürmek, katlanmak zorunda 
olduğum bir sorumluluktur.''


Will arkasına yaslanmıştı mavi gözleri ışıldıyordu.'' Eğer giysilerinde neden kan olduğunu söyleseydi onu rahat bırakırdım. Dur tahmin edeyim Jessi. Parkta seninle aynı giysiyi giyme şanssızlığına düşmüş zavallı bir kadına rastladınız. Sen de o güzelim şemsiyenle kadının boğazını kestin. Doğru mu ?''

Will and Tessa



'' Eğer dünyada sizi seven, sizi umursayan hiç kimse yoksa, gerçekten varolduğunuz söylenebilir miydi ?''

16 Temmuz 2014 Çarşamba

İlk Son Öpücük Ali Harris


Avuçlarınızdan kayıp giden bir aşka nasıl tutunabilirsiniz?

Bana bir iyilik yapın ve bugün bir kuralı yıkın. 



Kendinizden geçin ve anı yaşayın!



Yüreğinizi açın. Şimdi lütfen biraz daha açın. Çok sevin, hiç sevmediğiniz kadar çok hem de. Dimdik ayakta durup aşkınızı haykırmaktan ve sesinizin duyulmasından korkmayın. SENİ SEVİYORUM diye bağırın. 


Aşkın hakkını verin. Ve sokakta, herkesin önünde nefesiniz tükenene kadar sevdiğinizle öpüşün, sanki her biri son defaymış gibi


Molly ile Ryan ilk öpüştüklerinde sonsuza kadar birlikte olacaklarını biliyorlardı, ta ki gelecek onlara hiç ummadıkları bir sürpriz hazırlayana kadar
**********

   En zor adapte oluduğum kitaplardan birisi bu. Kitapta sürekli geçmişe gidiyor, her seferinde farklı yıllar olduğundan sırasını pek kavrayamıyorsunuz ama o kadarda önemli değil kavradığınızda yüreğinizi ısıtacak bir aşk hikayesini tadıyorsunuz...
 Molly ve Ryan'ın ergenliklerine dayanan bir aşkını anlatıyor kitap.İkiliyi gençlik ve yetişkinlik dönemleri boyunca birbirlerine aşık olarak okumak ise farklı bir zevkti.. Gerçek hayatta olduğu gibi, inişleri çıkışları, ayrılık ve barışma süreçleri olan bir aşkı Molly' nin anılarının ışığında bizde öğreniyoruz. Gerçekten de onlarınki çok özel bir aşk. 

Her ne kadar hataları da olsa imrenilir cinsten. Ve ilk 400 sayfasından sonra dram başlıyor. Yanınıza bir kutu peçete almanızı öneririm çünkü ağlarken kendinizi durduramıyorsunuz.
yazarının diğer kitaplarını da merak ettiren bir kitap oldu benim için. O nedenle okumayı düşünenlere fazla düşünmeyin diyor ve kesinlikle tavsiye ediyorum ...

''Ryan'ın bu dünyaya bakış açısı da güneşli bir tatil gününde çekilen fotoğraf karesi gibiydi. Parlaktı, karmaış hiç bir yanı yoktu ve tamamen çıplaktı. Oysa ben duygu ve çelişki yüklü, siyah-beyaz bir kompozisyondum. Fakat sanırım bu iki fotoğraf yan yana geldiğinde birlikte dengeli bir albüm meydana getiriyordu.''




''Neden kimse bana her öpücüğün bir veda için geri sayım olduğunu söylemedi ?''



''İstediği erkeği elde edebilirdi artık, elde ettiklerine sahip çıkmanın püf noktasını henüz öğrenememişti o kadar.''

Araf Jamie McGUIRE

araf


IŞIĞIN OLDUĞU YERDE, KARANLIK DA VARDIR.
Nina, babasının ölümüyle kendisini Providence' ta varlığından hiç haberdar olmadığı bambaşka bir dünyanın içinde bulur. Babasının cenazesinin olduğu gün otobüs durağında tesadüfen karşılaştığına inandığı çekici, karşı konulamaz Jared ile yakınlaşmasıysa Ninanın hayatını tamamen altüst eder.
Jared ile Nina’nın birbirlerine âşık olmaları işleri tamamen zora sokar. Jared, Nina’yı sadece babasının düşmanları olan insanlardan değil, kendi soyundan olan yarı meleklerle Cehennemdeki Şeytanlardan da korumak zorunda kalır. Jared ile Nina’nın birlikte olabilmek için kaderlerine karşı gelip düşmanlarını alt etmeleri gerekir.
Tatlı Bela ve Ayaklı Bela romanlarıyla olay yaratan
Jamie McGuire, bu kez farklı bir seriyle karşımıza çıkıyor.
Providence üçlemesinin ilk romanı Araf, devamını merakla bekleyeceğiniz fantastik bir aşka sahne oluyor
                                                             ******************

En sevdiğim fantastik aşk hikayelerinden birisi Providence Üçlemesi. Her satırında tehlike sırlar ve içinizi ısıtacak aşkı bulabilirsiniz.
Nina' nın son derece güzel ve mutlu bir aile yaşantısı vardır. Babası güçlü bir firmanın en tepesindedir. İşte sert bir adam olsa da kızı Nina' ya çok bağlıdır, Nina da babasına. Taki babasını bir araba kazasında kaybedene kadar.
Babası öldükten sonra yas tutan Nina aynı zamanda annesi ve babasının gerçek yüzünü hiç tanımadığını öğrenir. 
  Babası önceden yanlış kişilere bulaşmış ve onlarda babasının ölümünden sonra Nina nın peşine düşmüşlerdir. Ama Nina bu zamanında yanlız değildir, Jared adındaki gizemli çocuk Nina' nın başı ne zaman derde girse sürekli onu kurtarır ve aynı zamanda okul arkadaşı olan Ryan da.
  Ryan Nina ya deliler gibi aşık olan çocuktur.Fakat Jared in ninanın hayatında olması onu arkadaştan öteye götüremez.Bu da Ryan'ı rahatsız eder.
Yaşanan tüm maceraya, hissedilen tüm tehlikelere ve içindeki tüm melekler, yarı melekler ve şeytanlara rağmen Araf tam bir aşk hikayesi. Hem de ne aşk… Yani öyle kocaman bir melekler, şeytanlar, cennet ve cehennem çekişmesi beklemeyin. Ve emin olun siz de Jared’a kapılacaksınız, belki ilk görüşte değil, ama en kötü ikinci görüşte..  

                                                                    
“Ryan beni seviyor, ben Jared’ı seviyorum. İkisini de iki saniyedir tanıyorum.”

“Seni bir seçim yapmaya zorlamayacağını söyledi. Ama eğer bir seçim yapmazsan, kaybeden ben olacağım. Bu yüzden senden bir seçim yapmanı istiyorum Nina. Beni seç. Lütfen…beni seç.” Kafasını salladı. “Sensiz yaşayamam ben.” – Jared Ryel 

                                                                   
“Benim varolduğumu bile bilmiyorken sen, sana âşıktım ben.”






8 Temmuz 2014 Salı

Fısıltı Becca Fitzpatrick




KUTSAL BİR YEMİN
KOVULMUŞ BİR MELEK
YASAK BİR AŞK...

Kovulmuş bir meleğe âşık olmak...

"Bütün sınıf arkadaşlarımın isimlerini biliyordum... Biri hariç. Yeni öğrenci... Arkamdaki sırada, serinkanlı siyah gözleri karşıya sabitlenmiş bir hâlde kaykılmış oturuyordu...

Siyah gözleri beni âdeta delip geçiyordu. Dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrıldı. Kalbim bir an tekler gibi oldu ve o bir anlık duraksamada, kasvetli bir karanlık duygusunun bir gölge gibi üzerime örtüldüğünü hissettim. Bu duygunun kaybolması sadece bir an sürdü, ama ben hâlâ ona bakıyordum. Gülümsemesi dostça değildi, bela kelimesini heceleyen bir gülümsemeydi. Ve vaat doluydu."

                                   *********************




Paranormal oğlan normal kız ilişkisinden ne zaman sıkılacağım hiç bilmiyorum. Becca Fitzpatrick bu kitapta vampirler kurt adamlar gibi klişeleri bir kenara atıp bizi meleklerin dünyasına çekiyor.
   

 Nora Grey babasını yakın bir zamanda kaybetmiş ve annesiyle birlikte Coldwater’ın uzak bir yerinde yaşayan bir kız. Son derece normal bir hayatı var tabii Patch’le tanışana kadar. Patch Cipriano, simsiyah gözleri ve saçları, uzun, kaslı vücudu ve tüm yakışıklılığıyla Nora'yı büyülüyor.


  Sadece Nora’yı değil beni de büyülüyor. Hazırcevap, korumacı, ukala… Patch’ i sevmemin sebeplerini sonsuz bir liste yapabilirim seriyi 2 kere okudum 100 kere okusam o cümleleri ezberlesem yine sıkılmayacağım tek kitap derim o kadar iddialıyım. Okumadıysanız ilk iş gidip alın bu kitabı eminim çok seveceksiniz. 



Resim yazısı ekle
                                       
                                       

                                          

"Birinin seninle ilgilenip ilgilenmediğini nasıl anlarsın?" diye sordu koç.
"Onu incelerim" dedi. Patch "Ne düşündüğünü ve ne hissettiğini çözerim. Bana doğrudan açılmayacaktır, bu yüzden dikkatli olmam gerekir. Vücudunu bana doğru çeviriyor mu? Gözlerime bakıp sonra bakışlarını kaçırıyor mu, dudağını ısırıyor mu, saçıyla oynuyor mu? Nora'nın şuan yaptığı gibi mesela."








enden korkuyor musun? diye fısıldadı.
"Hayır."
"Yalancı."
"Senden korkmuyorum."
...
"Belki de korktuğum... korktuğum şey..."
"Benden hoşlanmak mı?"
Cümlemi tamamlamak zorunda olmamaktan büyük bir rahatlama duyarak otomatikman "Evet diye cevapladım. İtiraf ettiğim şeyin büyüklüğünü çok geç fark ettim. "Demek istediğim, hayır! Kesinlikle hayır. Söylemeye çalıştığım bu değildi."
Patch usulca güldü.





(Biyoloji dersi, nabız ölçme sahnesi.)
Patch elimi tuttu. Kolumdan yukarı sıcaklık yayıldı ve mideme bir yumruk olup oturdu.
"Öznenin nabzı, temas anında hızlandı," dedi.
"Bunu yazma," dedim.



... Patch çok uzakta, spor salonunun zemininde yatıyordu. Hala ölü gibiydi. İşte o anda,zamanda geri gitmek ve onunla yaşadığım her anı sil baştan yaşamak istedim. Bir gizli gülümseme daha. Paylaşılan fazladan bir kahkaha... Elektrik yüklü bir öpücük daha... Onu bulmak, aradığımdan habersiz olduğum birini bulmak gibiydi. Hayatıma çok geç girmişti ve fazla erken gidiyordu. Benim için her şeyden vazgeçeceğini söyleyişini hatırladım. Vazgeçmişti bile...






6 Temmuz 2014 Pazar

Benim İçin Öl Amy Plum



Paris'in muhteşem dekorunda geçen Benim İçin Öl'de Amerika'da anne babasının trafik kazasında kaybedince, ablasıyla dedelerinin yanına taşınmak zorunda kalan Kate ile onun saf güzelliğine tüm benliğini kaptıran yakışıklı Fransız genci Vincent'ın ruhlara işleyen aşkları anlatıyor.

On altı yaşındaki Kate, Brooklyn'den, Paris'e taşındığında, acı günlerini kitap okuyarak ve sanatla iç içe geçirerek atlatmaya çalışır. O sırada, uyur haldeyken bile onu görebilen bir çift gözün kendisini aşkla izlediğinden habersizdir. Kate'in, bir kafede kitap okurken gördüğü ve tüm genç kızların yüreğini hoplatacak kadar takışıklı olduğundan kendisine hiç takılmayacağını düşünerek iç geçirdiği Vincent'ın gözleridir bunlar.

Vincent ile Kate kendilerini karşı konuşmaz bir aşkın kollarına bırakırlar. Ama bu aşkın önünde gizemli ve ürkütücü bir engel vardır. Vincetn normal bir insan değildir. Hayatını her gün riske atmasına neden olan korkunç bir yazgıya mahkumdur. Ayrıca onu ve tüm ırkını yok etmeye çalışan ölümsüz ve tehlikeli düşmanlara karşı koymak zorundadır.

 Kitabı daha önce duymamıştım doğum günümde arkadaşım getirmişti okumadan rafa kaldırdığım kitaplardan biriydi. Kitabımın kalmadığı bir gün merak edip elime aldım ve bu zamana kadar okumadığıma üzüldüm. Kitap çok güzel,  Amy Plum o kadar güzel betimlemeler yapmış ki kendinizi Paris’ in sokaklarında zannediyorsunuz.
   
   Kitaptan spoilersız biraz bahsedeyim,  Amerika ‘da yaşayan Kate anne ve babasını bir trafik kazasında kaybeder , ablası Georgia ile babaannesinin ve dedesinin yaşadığı Paris’e taşınır. Georgia yani Kate’in ablası çok sosyal ve sürekli flört eden bir kız, Kate ise anne ve babasının ölümünün üzüntüsünü üzerinden atamamış ve bu yüzden odasına kapanıp sürekli kitap okuyan bir kızdır.
   
   Ablası ve babaannesi sürekli onu dışarıya çıkması için zorlamaktadır ve ısrarlarına artık dayanamayan Kate kitabını alır ve kendini Paris’in sokaklarına atıp kitabını okuyabileceği bir kafeye gider. Bir süre sonra Kate o kafeyi çok sever ve sürekli kitabını alıp o kafeye gidip siparişini verir ve kitabını okur.

   Veee bir gün an masada oturan 3 yakışıklı çocuktan biri yani gözlerini dikip Kate’e bakmaya başlar J Bu yakışıklımızın adı Vincent’ tır. Vincent romantik, centilmen, yakışıklı, düşünceli ve yakışıklı daha ne olsun J

   Konusu hiçbir kitaba benzemeyen bu paranormal aşk hikayesini  çok seveceğinize eminim. Keyifli okumalarr J
Eiffel Tower




"-Vampirleri hiç duydun mu? Başımı evet anlamında salladım.
-Kurt adamları duydun mu? -Tabii ki.
-Bizi hiç duydun mu? Kafamı hayır anlamında salladım.
-İşte buna radarın dışında kalmak denir sevgili Kate. Biz, bunda başarılıyız."

4 Temmuz 2014 Cuma

Aynı Yıldızın Altında John Green

Genel Bakış; Yıldızların hastalık ile sağlık, ölüm ile yaşam arasına çektiği ince çizgide gidip gelen iki gencin sayılı günlerinde sonsuzluğu bulma hikayesidir.
   On altı yaşındaki kanser hastası Hazel Grace'in bir kaç yıl yaşamasını garanti eden tıp mucizesine rağmen hastalığı ölümcüldür ve konulan teşhisle birlikte yıldızlar, öyküsünün son bölümün çoktan kaleme almıştır.
   Fakat Augustus Waters isimli, yakışıklı bir sürpriz karakter, Kanserli Çocuklar İçin Destek Grubu'nda boy gösterince Hazel'in hayatı bambaşka bir yöne sapar ve bu zeki çocuğun çekimine karşı koyamayan kızın öyküsü yeniden yazılır.
                            ************* 
  Çoğunuz kitabı okumuş ya da filmine gitmiştir ama ben yine de bu beni çok etkileyen kitap hakkındaki düşüncelerimi size söylemek istiyorum, biraz kitaptan bahsedelim. Hazel Grace 4. derece Tiroit kanseridir(bilmeyenleriniz için 4. derece kanserin son evresidir). Ailesinin zoruyla Kanserli Çocuklar İçin Destek Grubuna katılır ve işte herkesi kendine aşık bırakan kahramanımız Augustus Waters ile tanışır. İkisi arasındaki çekim gün geçtikçe artmaya başlar ve sonunda bu iki genç sayılı günlerinde sonsuzluğu yaşarlar. Kitap bana aldığımız her nefesin ne kadar değerli olduğunu anlamamı sağladı. Kitabı okumadıysanız filmine gidin filmine gitmediyseniz kitabı okuyun ama bir şekilde bu muhteşem öyküyü tadın. İyi okumalar :))

Beautiful drawing the fault in our stars

  ALINTILAR



"Seni çok seviyordu,"dedi Gus'ın annesi . "Gerçekten seviyordu. Gençlik aşkı filan değildi,"diye ekledi sanki bilmiyormuşum gibi.
                                          
"Seni Seviyorum,"dedi kısık sesle.
"Augustus,"dedim.
"Seviyorum,"dedi. Bana bakıyordu ,göz kenarlarının kırıştığını görebiliyordum . "Seni seviyorum ve doğru şeyleri söylemek gibi basit zevklerden kendimi mahrum etmeye pek meyilli değilim . Seni seviyorum ve sevginin boşluğa atılan bir çığlık olduğunu ve unutulmanın kaçınılmazlığını , herkesin ölüme mahkum olduğunu ve tüm çabamızın toza dönüşeceği bir günün geleceğini biliyorum ve güneşin elimizdeki tek dünyayı yutacağını da biliyorum ve seni seviyorum."

"Aman Tanrım,"dedi Augustus . "Bu kadar klişe dilekleri olan bir kıza aşık olduğuma inanamıyorum."
"On üç yaşındaydım,"dedim tekrar ama tabi ki tek düşünebildiğim aşık aşık aşık aşık aşık oldu . Gururum okşanmıştı ama konuyu hemen değiştirdim.